Gözlerini süzme öyle ey mutluluk! Bir bakışınla cemre düşürdün gönlüme. Rengarenk çiçeklerle süslenmiş yanakların. Ruhumdaki fırtınalar dindi seninle ansızın. Ruha su gibi akar tüm sözlerin. Kulağıma bekçi kalsın hep sesin. Nelere gark olmadım ki seni bulabilmek için… Düşmüşken peşine, karşımda işte o hüsn-ü cemalin… Kırdın işte zincirini sevincin. Ve buldum seni mutluluk, geceyle gündüzün arasında, cümleler arkasında.
Sen bağıma yağan bir lütufsun. Ben, gül yüzüne oldum meftun. Söyle, bu sendeki nasıl bir efsun? Kalma tufanda, haydi gel, seninle binelim gemisine Nuh’un! Birazcık Şirin’e biraz da Mecnun’a görünelim. Bir gonca güle güneş, bir kervana yıldız, bir de yangınlara yağmur olalım. Gözlere yaşlar yalnızca bizim yüzümüzden dolsun. Ah, mutluluk sen ne güzel şeysin! Seni anlatacak bir kelime bulsam bıkmadan yazardım inan.
Ver elini şimdi, arzın koynunda halden hale giren aşkı seyredelim.Yüreğimin kafesini açtın sen mutluluk. Uçmaya alışık değil ki bu gönlüm! Haydi gir kanatlarına da tutuna tutuna ayağa kalksın! Ben yeşili kandırayım, sen maviyi yakala. Sonra tüm şehri edelim istila.
Bir rüyayla başladın sen bende! Şimdi gündüzümde gecemde gözlerimin değdiği her yerde… Senin yüzün ey mutluluk! Bir nefeste, bir kalp atışındaymış adın. Meğer gören gözlerim, gidip gelen aklım senmişsin mutluluk! Neden, neden arar insan mutluluğa? İstersen sebep çok ki mutluğa… Yağmurda ıslanmak, kırlarda kanat açmak, bir lokma ekmeğe dokunmak… Benim içimdeki aynalar kırık değil ey mutluluk! Dur karşımda ve gülümse bana.. Çoğal sonra… Geceyle gündüzün arasında, cümleler arkasından sarıl bana. Ah, mutluluk sen ne güzel şeysin! Seni anlatacak bir kelime bulsam bıkmadan yazardım inan.