Git diyorsun, demek bana! Öyle kolay mı sanıyorsun gitmek, titrek eline bir defa dokunmuşken. Ben ellerinden düşersem ellerin de çığlık çığlığa ortalığa düşer. Kulakların dayanamaz bu işkenceye. Yakarmışsın… Yak! Olsun! Tükenmem ki! Kırarmışsın… Ne fark eder, kırıldığım yerden çiçek açarım ki! Yeter ki beni yakan da kıran da sen ol ama git deme bana! Gidemem ki! Beni eline alma, sayfaya elçi yollama ama bana git deme! Çünkü biliyorum ben gidersem sen eksik kalacaksın.
Madem ki yüzleşiyoruz, bunca zaman köleyken sana söyleyemediklerimi söyleyeceğim şimdi. Sevdim… Ama söyleyemedim ellerin ağzımı kapamışken. Asıl ben yoruldum senin kalemi tutan delişmen ruhundan. Çocukluktan ihtiyarlığa açılan anlık kapılarından. Hem ayaklarıma kara sular inmedi mi sen gözlerinle kainatı dolaşırken. Senin kainatta okuduğunu yazmak bana nasipmiş elinden öptüğüm. Beni bir heves mi sandın? Olmadığımı bak işte sen de anladın. Ben gidersem ömrünün iki yakası birleşmeyecek. Gündüzün günah, gecen bir ah öğütecek!
Ey titreyen el! Gözüme bahşettiğin zenginlik gönlümü mest ediyor. Aklım varlığının bekçisi. Uyurken, hastayken, gülerken, ağlarken yanı başındaydım. Her haline bu kadar aşinayken söyle nasıl gideyim? Son nefesinde de yanında olacağım. Ardından ben kalacağım ve o zaman ben sen olacağım. Ve bana bakanlar, seni benden okuyacak. Bu, beni kenara atıp gitmeler neyin nesi şimdi?
Mecnun’a hak verir oldum artık. Aklınla gönlünün savaşını izliyorsun sen de Araf’ta. Bırak aklını orada, gönlünü al da birlikte gidelim hayalleri topal bu şehirden. Senin o gönlün, benim kelimelerimi bereketlendiriyor. Sense sus diyorsun bana ve sayfaya.. Hayaller kalmasın işte yarıda! Kendini kahrı perişan eylediğin yetmez mi fethedilemeyecek bir şehrin kapısında. Hem benimle başlamadın mı gönlünü hep derinden derine oymaya? Biliyorum dilencilikten değil utancın. Kapının bir anlık açılmasıdır muradın. Kapıya birlikte bırakalım iki yangın. Ne bir akçe ne de dar-ı dünyada bir zerre isterim senden. Yeter ki kal de, gözünden ayırma, bir kere gülümse… Konuşma, yazma ama git deme bana! Gözlerden okumayı da senden öğrenmiştim, hatırlasana. Beni gözlerinden ayırma ve gözlerine mühürle! İşte, bu da benim cennetim! Bana zulüm etme gayrı!
Ne çabuk unuttun bir zamanlar ıhlamur dalı olduğumu. Yakarsan ıhlamur kokarım, kırarsan toprağa düşsem kök salarım! Ver elini haydi, bitsin bu kıyım!