Dünya savaşından büyük kayıplarla çıkmış, işgale uğramış ve toprakları paylaşılarak tarihten silinmeye çalışılmış olan aziz milletimizin 30 Ağustos 1922 tarihinde verdiği destansı mücadele de işte böylesine önemli şaha kalkış ve diriliş mücadelesidir.
“Ya İstiklal Ya Ölüm” parolası ile Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde dünyanın en büyük sömürge güçleriyle karşı karşıya gelen ecdadımız; Başkomutanlık Meydan Muharebesi’yle Türk yurdunu ele geçirip Türk’ü tutsak etme düşü ardında koşanlara gereken cevabı vermiş ve 1071 yılında ayak bastığımız bu topraklardaki varlığımızı 30 Ağustos Zaferi ile tescillemişlerdir.
Bu zafer; önemli bir askeri başarı olmasının yanında milletimizin sarsılmaz azminin, sahip olduğu üstün iradenin, vatan aşkının her şeyden öte olduğunun en büyük göstergesi; asırlardır hürriyetinden ve onurundan taviz vermektense ölmeyi tercih eden asil bir milletin şahlanışının, küllerinden yeniden doğuşunun nişanesidir.
Tarih boyunca gücünü birlik, beraberlik ve kardeşliğinden alan milletimizin sahip olduğu mukaddes değerler etrafında oluşturduğu bu kenetlenme anlayışı, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da karşılaşacağımız badireleri aşmamızda en büyük güvencemiz olacaktır. Ülkemizin, devletimizin temellerinde yer alan bu şuur, milletçe sahip olduğumuz vatan sevgisi ve hürriyet aşkı, hangi şart altında olursak olalım her zaman canlı kalacak, yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle Büyük Zafer’in 99. yılında milletimize bu zaferi armağan eden İstiklal Harbi’mizin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, bugüne kadar mukaddes değerler uğrunda canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle, kahraman gazilerimizi minnetle yâd ediyorum.
Vatan savunması konusunda fedakâr bir anlayışla vazife ve sorumluluklarını yerine getiren, Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin tüm mensuplarına şükranlarımı sunarken 30 Ağustos Zafer Bayramı’mızı içtenlikle kutluyorum.