Laftan anlamazsın ki! Korkak seni! İstediğin kadar bu zindana kapat beni… Vur zincire ellerimi… Ben kalem, yoldaşın kalem! Şimdi yerim zindan mı oldu azıcık isyanım var diye. Korkak! Sen ki çaylak… Dilimi keskinleştirmek için göğsüme sen vurmadın mı bıçak? Şimdi arkanı dönüp gidiyorsun demek!
Kalbimi sökene kadar.. Mürekkebim kuruyana kadar… İçimde büyüyecek intizar… Hey sana söylüyorum, beni bırakma burada böyle! Görüyorum ayakların ve ellerin titrek… Yoksa niyetin mi beni bezdirmek? Seni en iyi ben bilirim. Ben sende olmayan sabah, bitmeyen rüyayım. Gel, benden geçme bir isyanı yazdım diye… O gönülde aşkı var edene değil ki isyanım! Dinle beni tutan el, aç kalbini de öyle dinle! Gitme, dur, bekle!
Evet, isyanım var! Asiyim bugün… Yazdığın onca yazıyı yakıp rüzgarın önüne dökesim, anlatamadığın onca hıçkırığı taş değirmende öğütesim var. Alfabedeki yirmi dokuz harfi uçurumlardan aşağıya dökesim var. Yazmak istemiyorum ki! Yazdıklarımı silesim var. Hep içimde bir sancı… Söyle şimdi beni neden ilan ettin kendine yabancı? Ahını ahıma kattın, yandı ömrüm. Dalgalar çekildi kıyının damarlarından. Oyuk oyuk oldu dalgaların yumrukladığı kayalar gibi gönlüm. Senin yüzünden bir ayazda üşüyen gönlümü çöllere çeviresim, sana küsesim var! Vah ki bana vah! Her tarafım günah! Tamam sen ki bir seyyah ama etmiyorsun ki hiçbir şeyi bana izah.
İki yıldız kaydı gözlerimin önünde de düştü koca bir deniz ortasına yangınla. Sonrasında vicdanımı gördüm, Nef’i gibi çekilmiş dara! Gözledim hep baharın gelmesini, gözleri şehla! Üç günlük dünyadan kam alamamışların adını ulu bir katran ağacının gövdesine kazıyasım var. Bir yalan çukurunda boğulanlara ağlayasım var! Tüm öksüzlerin çığlıklıklarını zalimlerin tepesinden dökesim var. Benliğin dünyasındaki kibir dağlarını avuçlarımda ufalayasım var. Yalnızlığı, dağ başlarına çıkıp tefekkür iğnesiyle üstüme dikesim var.
Tersleme artık beni döktüğüm dilden ötürü sunam! Benim cevapsız kalan sorulara sırtımı dönesim, yedi kat yerin dibine gönderdiğinde de hayallerden vazgeçesim var… Vah ki sunam bana vah, o sırtımı dayadığım ağacın altında çocuk olup uykuya dalasım, güz vakti çiçeğe durasım var… Söyle sunam, şimdi kusur kimde? İsyanıma bakma benim! Aklım başımda mı ki? Kalem tutan elden tutasım, akşamdan akşama da olsa uçasım var bir kuş misali!Bırakma beni şimdi baş başa bu zindanda isyanımla n’olur! Aynadaki yorgun yüzüne gönlümü bırakasım varken bırakma beni. Bak sızladı yine sol yanım, ben anladım ki senle varım.