Muhakkak ki her güzellik bir sabra gebedir. Öyle ol demeyle olmaz hiçbir şey, zamanını bekler mukaddesat’ında: Bir buğday tanesi de kılıfında beklerken sabrediyor olgunlaşmasını, bir anne kuzusu da dünyada nefes alabilmek için zamanını anne karnında…
Sahi bir buğday tanesinin kemale erişmesini kaç ay bekler insan? Önce toprakla buluşturur onu, sonra yağmuru bekler, gübresi, ilacı, soğuk havası, esintisi ve sıcak havayla sararması derken tam dokuz ay gibi bir süre sabreder. Peki yeterli midir aş olup sofralarla buluşmaya sizce? Hayır, önce biçecek harmanı; sonra değirmende dövecek; bulgurluğunu, dövmeliğini, unluğunu ayıracak; oradan fırına verecek; ekmek olup ocakta pilav olacak ve sofrasına gelecek ki o vakit tam olsun şükrüyle sabrı.
Ne diyor Cenabı Hak yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’in “Asr” suresi ayetlerinde:
“Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir) ”
Bizim bu hayatta en büyük imtihanlarımızdan biri de sabır olsa gerek! İnsanoğlu tez canlı geliyor ve bu da onu sabırsızlığın kucağına bırakıyor. Sebatı düşük olanın geleceği de pişmanlıklarla dolu oluyor haliyle. Hedefine ulaşmaya sebat edemeyenler kolaylaştırıyor gayelerini ve ulaşıncab varılması kolay olan noktaya, zannediyor ki tamamladım tüm noksanlıklarımı. Hâlbuki zaman öyle bir tokat vuruyor ki beşerin yüzüne hataları, pişmanlıkları ve mutsuzlukların ardı arkası kesilmiyor. Oysaki kelamın en başına döndüğümüzde “bir buğday tanesi” için bile dokuz ay sabreden de beşerdi; şaşmadı. Bir ömür hayatını idame ettireceği ve bir geleceği olan, hedeflerine koşarken erken tökezledim diye ilk durakta vasıtasını değiştirip pişmanlıkla yaşayan da beşerdi lakin bir farkla bu kez şaştı. Zaten “Beşer şaşar. “sözü kulaklarınıza çalınır değil mi? Evet, beşer şaşar ama insan aynı zamanda geleceğini planlayan varlıktır.
Gelin bir de ziyanda olmayanların en güzel örneklerinden biri olan Hz. Eyyûb peygamberin sabrına bakalım, ne anlatıyor ne gibi dersler veriyor bizlere onun sabrı metaneti.
Hz. Eyyûb’un Sabrı
“Cenabı Hak, yöre insanları arasında seçkin bir kulu olan Hz. Eyyûb’u peygamberlikle görevlendirir. O’nu ve ailesini maddi ve manevi bakımdan çok zenginleştirir. O’na birçok evlat verir; malına, davarlarına bereket girer. Birçok köyü, bu köylerde bereketli toprakları ve sürülerce davarı olur. Böylece bölgenin hatırı sayılır zenginlerinden biri olur.
Allah- u Teâlâ, O’nu imtihan için, önce malını ve davarlarını sonra tüm evlatlarını elinden alır. Varlıklar içerisinden yokluk içerisine, sefil bir hayata sürüklenir. O ise “Veren Allah, alan Allah” diyerek isyana, hüzne girmeden, haline şükrederek sabreder. Sarsılmaz bir imanla metanetini kaybetmez, ibadetine devam eder. İhtiyarlık çağında ağır bir hastalığa tutulur. Her tarafı yara bere içinde kalır. Böylesi bir durumda, şeytanın musallat olup kalbine vesvese koymak istemesi bu yüce insanı asla sarsmaz. İbadetinden ve zikrinden alıkoyamaz.
Vücudunun çeşitli yerleri yara bere içerisinde kalan bu Aziz Peygamberin hastalık kalbi ve diline vurunca Allah Teâlâ’ya sığınarak dua eder. Cenabı Hak, sevgili kulu Hz. Eyyûb’un duasını kabul eder. Topuğunu yere vurmasını, çıkacak olan su ile yıkanmasını ve bu soğuk suyu içmesini emreyler. Hz. Eyyûb Allahın emrini yerine getirir ve topuğunu yere vurur, mucizevî soğuk bir su fışkırır. Hz. Eyyûb bu serin sudan yıkanıp, içerek vücudunun hem içini hem dışını onunla temizler. Böylece hastalıklardan kurtulur.”
Evet, insan sabredecek nitekim sabrın sonu selamettir. Varlığa şükrettiğimiz gibi yokluğa, hastalığa, kaybımıza da sabretmeliyiz. Unutmayalım ki kazananlar hep sabredenler olmuştur.
Genç kardeşlerim kayıtsız kalmayın bu yazılanlara, aceleci olup erken kararlar vermeyin. Unutmayın ki sizden önde gidenlerin ayaklarına batan dikenler sizleri es geçmeyecektir! Gençliğinizin aşkıyla hareket ederken kulak verin sizler için söylenenlere. Her zaman evla olmasın bir musibet, bin nasihatten. Büyüklerinizin sizin kadar bilgili ve şanslı olmaması onların tecrübelerinin göz ardı edilceği anlamına gelmez. Konuya şu açıdan da bakmakta fayda var: Ne mutlu ki bizim için birileri bir yerlerde çırpınıyor, bir şeyler öngörüyor, ne kadar şanslıyız diye düşünmelisiniz. Hem emin olun aceleci değil, sabırlı olup adımlarını temkinli atanlar Allah’ın izniyle düşmezler. Bakın nebiler nebisi güzel Peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa (S.A.V) ne buyuruyor bizlere sabır konusunda: “Sabreden başarıya ulaşır, sabır başarının anahtarıdır, sabır bir ışıktır, sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir, sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende birçok hayır vardır.” buyurarak sabrın faziletini anlatmıştır.
Geç kalacağını düşündüğün hedeflerine eğer sabrederek yürürsen
Pişmanlıklarla değil, şükürlerle oturursun ulaştığın zirvede.
Dilinize sağlık