Bugün kanatlandı yine zamana karşı ruhum. Gözlerim kapıda, bir mutluluk içtim yudum yudum. En dardaydım buldu beni. Yıkıldığı yerden sevincimin elinden tutup kaldırdı. Durdu karşımda ve gülümsedi bana. Sarıldım boynuna doya doya! Ah çocukluğum, hoş geldin! Dün gibi çekip gitme n’olur kapımdan. Bugün ben sen olayım sen de ben. Ben, sen olursam kimse ayıplamaz ki! Bağıra bağıra ağlasam anlamsız gülüşlerle ortalıkta gezinsem… Haydi tut elimden ve beni götür kendine. Seni bir kaldırımdan seyredeyim oyuna alınmayan bir çocuk gibi. Söz, susacağım ve mızıkçılık yapmayacağım seyrederken seni uzaktan. Yeter ki bugün ben, sen olayım. Çocuk olayım… Bugünlük çocuk kalayım!
Damlarda, yıldızlı yorganlara sarılıp uyuduğum uykuyu özledim… Annemin çivit mavisinde kaynattığı çarşafların kokusu sinmiş zihnime işte! Çocukluğum, kokun burnumda. Uğra bir daha bana n’olur nefesim tükenmeden…
Kalabalık sokakların tozlu yollarında ayak yalın… Kirli yüzümdeki sevinç tertemizdi ve görülmeye değerdi. Ne güzel ip atlardım geceyle gündüzün arasında. Sabah yumuk yumuk gözlerle fırlardım yataktan, saçlar dağınıktı ama en güzeldi. Ayıpsız günahsız bir hayatın içinde ağaçlardaki kuşları kovalardım. Şımartılmak, vitrinlerde süslü püslü asılı dururdu, nedir bilmezdim ki!
Akşamüstü bir yağmur inerdi gökten, korkmazdım ıslanmaktan ve renkli şemsiyeler açılmazdı başım üstünde. Yağmur beni tanırdı ben yağmuru. Başımı göğe kaldırıp gözlerimi yumardım. Yağmur saçlarımı yıkar, susuzluğumu giderir, anne şefkatiyle sarılırdı bana.. O yüzden hasta olmazdım yağmurda ıslanınca. Yıkık duvarlar dibinde, çamurdan hayaller şekillenirdi. Açık olurdu sokağa bakan tüm kapılar ve girerdim birinden ansızın içeri. Bir bardak su isterdim Ayşe teyzeden, suyun yarısı dudağımın kenarından sızardı aşağıya.. Elimin tersiyle silerdim ağzımı ve o su abı hayat bahşederdi canıma. Ah çocukluk… Haydi ruhumdan içeri gir şimdi kimseye görünmeden. Geçelim bir köşeye.. Saklanan güzellikleri sobeleyelim. Arpa, buğday zamanı koşalım tarlalarda, gelincilikler arasında. Sen körebe olup beni bul çocukluğum. Seni kaybettiğimden beri gönlüm hep marazlanır. Dur karşımda ve gülümse bana çocukluğum! Bugün ben, sen olayım; iyi olayım. Ayıpsız, günahsız sevineyim; seveyim…
Çocukluğum… Rengin maviydi sahi hatırladım. Uzanırdım çimenlere indirirdim gökleri yere. Çok severdim buluttan yaptığım pamuk şekerini. Bakınca bulutlara bir iki kez yutkunurdum ama mutluydum. Çocukluğum… Rengin pembeydi sanki senin. Körpe canımda mevsimler dönerdi umutlar uğruna. Her gece sarılıp uyuduğum bir bebeğim yoktu ama yanaklarını pembeye boyadığım düşlerim vardı. Kulaklarımı hiç ninniler süslemedi ama ben pembe düşleri kendi ninnilerimle büyüttüm.
Bak, çiğdemler açmış… Bahar yine gelmiş, çocukluğum. Bugün ben, sen oldum. Şimdi o ben, ben değilim! Firarda ruhum seninle. Bir mutluluk içtim ellerinden yudum yudum. Bugün seni doya doya gördüm ya hiç olur muyum mağmum! Bir gün şımarmışım senle çok görmesin kimse ne olur! Dilim bağlansa da çocuk gönlüm artık bir yere sığar mı ki!