Ne güzel bir cümle! Ha yağdı ha yağacak bir güzellik var üstünde. İnsanın içini ısıtan, yüreğini değerli kılan, sihirli, bir demet kelime… Kendine iyi bak! Uzunca anlatmak istediklerin sığar üç kelimeyle diline.
Sonra dost bağından çıkıp yol alırsın kendi menziline. Kendini başka pencerelerden seyreder ve tutturduğun bir ıslıkla uzaklaşırsın oradan.Yolda bir ağaca, bir çiçeğe ya da bir kediye kayar gözlerin. O bir cümle iyi gelir çünkü yüreğe. Dalgalarla çarpışmayı bırakırsın ve biriktirdiğin yağmur sularıyla sabrının çiçeğini sularsın. Kırıldığın yerden sarar seni o tek cümle.
Kendine… Her şey seninle güzel. Ben fark ettim, sen de kendini fark et der aslında…Sen olmasan da olur değildir içindeki sen olmazsan olmazdır anlatmak istediği o cümlenin. Diyenin gözlerindeki umutlu bekleyiştir her şeyden önce. Yarım bırakılan bir vedadır biraz da; içinde yanında olamasam da seni kendine ısmarlıyorum diyen. Günün birinde tekrar buluşmayı vaat eden bir cümle. Kendine iyi bak ki tekrar yollarımız kesiştiğinde seni iyi bulayım, bendeki sana baktığım gibi bak, der.Ve senin kulaklarına değen o tek cümleden sonra sen “Kimse senin gibi değer vermedi.” dersin gözlerinle. Bu cümle, bir veda değildir asla zaman senin ve benim aramda bir süreliğine perde olacak demektir.Ve her perde bir güneşe aralanır unutma! Artık yadında sana senden daha iyi bakan birileri vardır. Kendine iyi bak derken arzuhalini bilir. Gider ama dökülen yapraklarını da yanında götürür.
İyi… Sanki içi Yusuf’u saklayan bir kuyu “iyi” sözcüğü. İyi… Eksik olmama… Huzur, mutluluk, sağlık hepsini sığdırır bohçasına. Kendine iyi bak! Güzelliği sunar yüreğine hem de dünya da ezelden ebede var olan tüm güzellikleri.Senin için bunu bir cümleyle diler ruhuna iz bırakan.Öyleyse “Sen de kendine iyi bak!” gözleri bu satırlara değen ey güzel insan… Göğün direği kırıldığında, gündüzün lambaları söndüğünde, ” sur” kulaklara değdiğinde kalemden güzellikler kalsın dilinizde…
Gözlerinizin değdiği her satır kalemin sılası, kusursa kalemin döngüsü… Kusur aranır mı ey gönlü güzel Mecnun’un duasında, Ferhat’ın yardığı dağlarda, mazlumun ah’ında, Nuh’un tufanında…