- “Dediler ki: Rabbimiz! Azaptan payımıza düşeni, hesap günü gelmeden hemen ver.” (Sad / 16)
- “Çünkü onlar hesaba çekileceklerini ummuyorlardı.”(Nebe/27)
Yandı sayfalar, vuruldu kalem. Bir gece ay tutuldu ardından da diller! Hesap et şimdi! Kuşları, kurtları, her ağacın dalını, yaprağını… Hesap et, topraktaki her zerreyi her nefesi! Her şeyi hesap ettin güzel de peki “ O GÜN” ü hesap ettin mi? Sen yalnız mı sandın mahlûkatı insanlık vasfın seni terk edince?
İşte simsiyah kelimeler bir ağıt yaktı derinden. Alevleri boyunu aştı. Yaktığın tüm mahlûkatın ahı, dualarla bir mendile sarılıp hesap edemediğin o güne “HESAP GÜNÜNE” şahit olarak yazıldı. Gözyaşıyla, tüterek, yanarak, kanayarak sarıldı hem de! Bu nasıl bir felaket, gözler önünde milyonlarca cinayet… Karnında yavrusuyla yanan onca mahlûkat, yanan her zerre, her yaprak bırakmaz yakanı elbet! Bu topraklara duyulan haset olmuş o ellerde illet! Titremedi mi elin, hiç bakmadın mı ardına, yok muydu sana ibret? Dur, bir de şimdi hesap et! İlk kanı akıtan Kabil’in tohumu musun ki kıskançlık dolanır damarlarında? İsyan eden Nemrud’un gölgesisin ki adın zalim kustuğun zulüm! O büyük tufanda gemiye binmek nasibine düşmeyen Yam’dan bir parçasın belli ki! Ne yer kabul eder seni ne gök bunca kan ellerine bulaşmışken… Ne okumuşsun ne dinlemişsin. Sodom ve Gomore’nin günahına talepkâr ruhun, helak mührünü bıraktığın ateşle eritip kendin alnına vurdun şimdi. İşaretlendi ellerin ve alnın ki “o gün” gelince şimdiki gibi giz olamayacaksın! O günü hesap etmediğine göre belli ki inanmazsın… Belli ki duyuların kilit altında, kalbin zalimlikle mühürlenmiş… Ya o akıl diye taşıdığın mefhum hiç mi insanlık sayfalarında dolaştırmadı seni!
Anlaşılan Ebu Leheb’e de özenmişsin. O sebep olduğun her can, senin için bir ateş yakacak “o gün”, bunu da hesap ettin mi? Kulakların tek bir sese, yanan onca zerratın çıkardığı çığlığa, giriftar olacak. Başını taştan taşa vuracaksın o sesleri duymamak için. Kaçtıkça sen, yolunu kesecek siyah gölgeler; yanmış ve is kokulu… O titremeyen ellerin “o gün” de titremeyecek ve seni ayaklarından tutup atacak hesap edemediğin o meydana! Bir de şimdi hesap et! Seyret şimdi sen, attığın ateşi seyret! Ama o güne varınca içine düşeceğin ateşin büyüklüğünü de var sen şimdi hesap et! Sen istediğin kadar hesabına yazılanı inkâr et, gün gelince sen de yaşayacaksın bir kıyamet. O zaman kimden umacaksın medet? Bunu da bir zahmet hesap et…
Ey bunca dilsizlerin sahibi! Yanan her zerrenin dilekçesi Sana’dır. Hem de kömüre dönmüş ellerle toprağa yazılan. Kudret kaleminle ferman buyur, işte acısıyla kapında bir millet!