Dünya hep bizim etrafımızda dönmüyor başka insanlarda var. Sadece biz yaşamıyoruz bu hayatı ortaklarımızda var. Onlarında duyguları var, onlarda acı çekiyor, onlar da dertlenip kederleniyor. Velhasıl bir tek kişi yaşamıyor her şeyin enlerini genç kardeşlerim.
Ergenlik dönemi olarak adlandırılan belirli bir yaş aralığının en belirgin özelliklerinden biri olsa gerek her şeyin enlerini yaşadığını zannetmek. Örneğin kimse benden daha fazla sevemez, daha fazla üzülemez, daha kötü etkilenemez, dünyada benden daha fazla kimse bu acının ya da mutluluğun ne demek olduğunu bilemez gibi düşünceler… Oysa herkes farklı yaşar acıyı da sevinci de… Herkes farklı sever kimi gülüşünü, kimi duruşunu… Demem o ki genç kardeşim bu konuda ne yalnız, ne de ayrıcalıklıyız.
Her ne kadar biz bunu kabullenmekte güçlük çeksek de bu böyle yaşanan bir ömrün geri kalan kısımları neden pişmanlıklarla dolu olduğunu hiç merak ettiniz mi? Neden insan dününü hiç beğenmez de bugünkü aklım olsaydı der? Çünkü insan yaşayarak öğrenir gerçekleri. Şimdi senin için en kral arkadaştır aynı sırada oturduğun, aynı odayı paylaştığın… Yarın hayat sizi farklı yerlere savurduğunda belli olur insanın tahtı da, tacı da…
İnsan neden kaybedince tükenir, yaşayamam zanneder bu hayatı…En fazla bir hafta, on gün sürer ağlaması gözlerde hiç düşündünüz mü? Hani o çok sevdiğin dünyanın en güzeli olarak gördüğün ondan başkasıyla olamam, ya benimsin ya toprağımın derecesinde üzerine titrediğin sevdiğin var ya hani nerede? Ve bak sen halen yaşamaktasın hem de başka biriyle. Senin bilmediğin ve Allah’ın insana verdiği iki büyük lütuftan biri sayesinde: Unutmak…
Belirli bir süreç olan ergenlik dönemi yaşanan, hatta bu süreç neredeyse çocukluk döneminde yaşanan benmerkezci dönemi atlatamayan ve halen dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanmaya devam edenler de var ki asıl tehlike burada yatar. Benmerkezcilik bu kavramı 1926 da ortaya atan Jean PiagetBen-merkezciliği şöyle tanımlıyor: Kişinin her şeyi kendine dayandırması, her şeyde kendini esas alması, kendi fikirlerini en önde tutması ve her şeyi kendine bağlamasıdır. Ve bu süreç 2 – 6 yaş aralığı olarak gösterilirken… Kaç yaşında olursa olsun bazı insanlar maalesef sürecin her daim içerisinde hatta ve hatta merkezinde hep kendini görüyor.
İnsan unutmamalı ki kendisinden başka insanlarda var, onlarda bu hayatın içerisindeler, her birey bir değerdir ve kimse kendini bir başkasından üstün ve de ayrıcalıklı olarak görmemelidir. Üstünlüğün sadece takvada olduğunu Önderimiz Hz Muhammet Mustafa (S.A.V) zaten bildirmişti. Şimdi tüm bu realiteleri bir yana koyup kendini ayrıcalıklı görmek basitliğin ta kendisi olmaz mı?
Ve insan bilmelidir ki her konuda en iyi değildir, olmamalıdır, olamaz da zaten. Her konunun bir uzmanı ve uzmanlık alanı vardır. Başkalarının da fikri vardır, başkaları da düşünür, başkaları da değerlidir ve dinlenmeye değerdir. Şunu unutmayalım genç kardeşlerim doğru bir tek olsa bile ona ulaşmanın yolu çoktur ve bunun en önemli yollarından biri istişare etmektir. Ben yaptım oldu demek her zaman yeterli olmayabilir, illa ki bir noktası eksik kalabilir. Hem bir zafere birilerini daha dâhil etmek bizi zayıflatmaz aksine daha güçlü kılar. Unutmayın ki insanlar tek başına aldığı kararlarla değil, istişarelerle aldığı kararlar ile destek görür.
Bir başkasına fikrini sormak onu önemsediğimizi, sevdiğimizi ve ona değer verdiğimizi gösterir. Başkasına değer vermek bilin ki sizin de değerinizi arttırır. Altın, altın olduğu için değil insanda karşılığı olduğu için değerlidir. Genç kardeşlerim sizleri de değerli kılacak olan budur. Ben değil, biz olmaktır. Bunun yolu insanlara dokunmaktır. İnsanları en az kendin kadar değerli görmek, fikirlerine önem vermek ve bu hayatı birlikte yaşadığımızı unutmamaktır.
Başlığımızda belirttiğimiz gibi ‘’Biz İZ’’ in özünde, biz olmanın altında izimizin olmasıdır ki bu ’’ iz’’ bir imzadır. Benleri, bizlere çeviren canlar olmanız dileğiyle.