Karanlık, ufku bağlarken ayaklarından “tövbenin” ellerini çözdü usulcadan.Kalemi uyandırdı bir soğuk pınar başında yattığı pusudan. Bir tuzak kurdu kalem, incecik beyaz sayfadan.Önce mor kanatlı kelebekler kondu sayfaya sonra konuşamayanlar kervanından kopup gelen bir tüy…
Bu sonsuz gurbet çukurunun derinliklerinde beklerken kalem avını kaç dağ başında gündüzle akşamı uç uca diktiğini, kaç çölü ayaklarına ram ettiğini hatırladı.Av mıydı avcı mıydı bu gurbet çukurunda bir an bocaladı.Beklenen düşmeyince beyaz sayfaya, yoruldu… Sonra amber kokulu, incecik, düz bir çizgi çekti sayfanın yüzüne.Ne olduysa işte o an oldu!Karıncanın ayak sesinden daha latif bir “ah” işitti.Yıllarca aradığını, sayfaya düşmeyen “Bir’ini” karşısında buldu.Yazamadı onu görünce. Kalem susunca kağıdın bağrındaki o ince çizgi kanadı. O da her damlasını okudu, okudu…Okumaya doyamadı. Kalemin gözlerine vuruldu alevden bir mühür.Ve yangına düştü bir ömür.İnce bir sızı gibi yayıldı mürekkebine ateşten bir teessür!
Bunca beklediği işte karşısındaydı. Beyaz sayfadaki amber kokulu ince düz çizgi tuttu kalemi yüreğinden.”ELİF” diye mırıldadı kağıt, “Elif” diye titredi kalem. Bunca beklediği “Bir’i” işte karşısındaydı.Beyaz sayfada doğrulmuş amber kokulu Elif… Asil duruşuyla o kadar güzel ki! Kıvrıldıkça diğer harfler dökülüyor sayfanın yüzüne. Kalem dökülenlerden tek bir harfe,”vav” harfine, sarılıyor dost dost diye…Eline aldığı harf bir o kadar kul bir o kadar mütevazı bir o kadar da bağlaç. Eline aldığı harf anne karnındaki masum bir bebek gibi secdedeki bir insan gibi kıvrılıp kalıyor Elif’in gölgesinde.İşte iki harf bir garip anahtar.Öyle kıymettar öyle efsunkâr…
Sayfa titriyor üstündeki aşktan, “evvel,ahir,ezel,ebed” dökülüyor Elif’ten.Aklı yerine kalp bağlıyor, bunca dökülen “Elif” hep ben “Bir” im okusana diyor.
Sayfa “ah” edip kanayınca Elif bir aşk yarasına bir boya bir cana dönüşüyor şiirlerde, türkülerde, tüm dillerde.Hepsinin kaynağı da “Bir” oluyor, yolları “Bir”e çıkıyor.Hesapların yapıldığı mizanlar yalnızca “Bir” de denk geliyor. Sayfada doğrulan Elif akla, fikre yol alıyor.Kalbe varınca ezelden ebede aşk oluyor.Sonra her sabah kalbe Elif’ler çiziyor.Attıkça kalp, yolunu şaşırmadan akıyor çizilen Elif’lerde.
“Ah bir Elif çekti yine canan bu gece”(Enderunlu Vasıf)
“Işk etegin tutmak gerek ‘âkıbet zevâl olmaya / ‘Işkdan okuyan bir elif kimseden su’âl olmaya.” ( Yunus Emre, Sonunda yok olmamak için insanın aşk eteğini tutması gerekir. Aşktan bir elif okuyan kimseden ahret suali sorulmaz.)
Her yerdeydi Elif. Elif ile okumaya başlanınca kainat kitabı Elif’in sırrına olundu mazhar ve kainat kendini etti izhar.İki harf bir anahtar, işte açıldı kapılar. Gurbetten sılaya bağlıymış meğer tüm yollar. Ey dost soludun mu şimdi Elif’i? Ya onun gölgesinde kıvrılıp yatan ” dostumuz Vav’ı” ? İşte sana, bana iki harf bir anahtar. Öyle kıymettar öyle efsunkar…Etme ne olur ey dost inkisar.Ben sadece kaleme hizmetkar.Onun derdine olmuşum ki giriftar.Sendeki izandır baştan sona beni kılan bahtiyar…Bil ki her gelişin satırlarda bir bahar!