Bu köşemizde sizi biriyle tanıştırmak istiyorum. Elinden tutup karşınıza getirmeyi ne çok isterdim inanın. Ama satırlar arasına onun bir fotoğrafını muhakkak bırakacağım. Ki onun gibi bir çınarı bilmeli kalemin müstesna dostları… Onun yaşadığı semte kenar mahalle diyorlar. Şehrin kıyısına oturuşundan mı yoksa hayatın kıyısında kalmışlara mesken oluşandan mı adı kenar mahalle bilinmez! O ise kenar mahallenin durgun güzeli ! Sessiz ama dik…
Kıymeti ondan ayrılınca bilinenim. İçindeyken hayallerle süsleyenim. Kapısından çıkınca yüzüne tekrar tekrar bakılanım.Vefası dilde değil kalpte yatanım. Ey benim kenar mahalledeki durgun güzelim!
Yok yok öyle düşündüğünüz gibi biri değil o! Hem o kadar ünlü de değil! Yani onun boy boy, süslü, afilli posterlerini göremezsiniz duvarlarda. Çünkü o, sevdası gözde değil gönülde yaşatılandır! Bahtı da yeri gibi kıyıda köşede kalmış o güzelin, diyeceksiniz. Ama ne muzdarip ne sitemkârdır o… En güzel baharları muhakkak orada, kendi içinde, yaşadığı içindir. Zaten o kendiyle uydurulan şehir efsanelerinden de bîhaber. Efsaneler; kahramanlara bilinmeyene, tanınmayana özgüdür.Onu tanıyanlar, efsanelerden sıyrılıp bir tatlı masalın kucağına düşer. Vefanın ve dostluğun adı olup çıkar karşınıza.Hatta her şeyiyle bir aile…
Kıymeti her an bilinenim. İçindeyken hayallerle süsleyenim. Kapısından çıkınca yüzüne tekrar tekrar bakılanım.Vefası dilde değil kalpte yatanım. Ey benim kenar mahalledeki durgun güzelim!
Kıyıda köşede kalmış, sessiz ama bir o kadar ruhu derin ve kökleri sağlam.Aynı ulu bir çınar, aynı eşsiz bir tablo… Hani eski Türk filmleri vardı ” mutlu aile ” filmleri… Öyle bir film o, hiç bitmeyen… Kimin yolu düşerse düşsün kucaklayanım, bir edenim, iyi edenim. 50.Yıl’ım, yuvam. Bunca sevenin var kimi sessiz kimi vefasız.Ama üzülme sen; iz bırakanım, adı duyulunca yüreğin derinliklerine yağmurlar çağıranım! 50.Yıl Ş.İ.Y.A.L!
Daha demir kapılardan başlar orada içinizi ısıtacak tebessümler.Sonra yürüdükçe o taş duvarlar heybetiyle gözbebeğinizde büyür.Ve o köklü tarihin gölgesi siz adım attıkça önünüze düşer.O kapıdan içeriye adım attıysanız bir kere tüm korkularınız, endişeleriniz en arka raflara saklanır.Ve sizleri aile olmanın huzuru besler. Yağmur yağar gibi düşer onun bahçesine binbir çeşit çiçek ama en çok da kır çiçekleri düşer.Masum bazen hoyrat… “Ocak” diyorlarmış onun adına diller.Çünkü ona yolu düşen pişermiş ve en güzel kokularla yol alırlarmış başka diyarlara biriktirdikleri güzellikleri götürmek için. Olsun! O ocakta sabır, sevgi, saygı, huzur, doğruluk kaynar ve her parçasıyla “bir aile” olabilmenin huzuru tüter o ocaktan.Ey dost yolun düştüyse oraya ya da bir parçan varsa o ocakta eminim şimdi kalemin mürekkebi gibi senin de yüreğin kaynadı!Vefaya layıksın 50.Yıl!Yuvadan uçurduğun kuşların şimdi dört bir yanda ve sen onlarda yaşayan bir parçasın.Sen çünkü her çiçeğini bir bahara kavuşturdun. Ve bu baharlar bir gün senin adını yazacak kenar mahalleden çıkıp şehrin kalbine.
Ey dost! Satırlarda yarım kalan bu güzelliği bir de yerinde seyret hem de muhabbetle demlenen vefanın adı Ömer’in ellerinden çay içerek!
İnanın bana yürürken o koridorlarda o eski taş duvarlar; size nice doktorların, mühendislerin, öğretmenlerin, annelerin, babaların ayak izlerinin hikâyesini anlatacak. Kısaca insanlığın hikâyesini.Ve hayallerin gerçeğe uzanan o çetin yolculuğunu! Ruhu var 50.Yıl’ın… Nereden mi biliyorum? Dinle dostum sadece dinle ve seyret etrafını!
Vefayı en çok hak edensin kenar mahallenin durgun güzeli, 50.Yıl Ş.İ.Y.A.L. Baharların daim olsun!