Şafakla renkten renge giren bir kapının önünde diz çökenler arasındayken çağrılıyor adım. Bir asilik dikiliyor önüme. Yalvarırım bıraksın beni, etmesin bana kemlik. Acemilik hatırına özgür kalıyor ellerim. Acizlik yolundayım, önümde hiçlik. Bir dilenci gibi elimde beyaz çuvallarla bekliyorum zihin değirmenin önünde.
Tane tane dökülüyor kelimeler değirmen taşının altına. Seyrediyorum sabırsızlıkla dönenleri, ezilenleri, kabuğunu kıramayanları. Zihne kalbin suyu yürüdükçe dönüyor kelimeler taşın altında. Özü çıkmalı diyor değirmene bekçi “ikilik”. Saçları ağarmış kelimelerin tozundan.Elimde beyaz çuvallar seyrediyorum zihin değirmenin önünde bir çocuk heyecanıyla olan biteni.Öğütülen kelimeler özleştikçe dökülmeye başlıyor elimin altındaki beyazlığın içine. Dökülen mi, içine düşülen mi beyaz ayırt edemiyorum.
Bir “GÜZELLİK” dökülüyor. Sekiz harf döküldükçe teker teker avuçluyorum, durmuyor ellerimde, akıyor, torbam doldukça güzellikle ben büyüleniyorum. Hiçlik bırakmıyor ki kanayım güzelliğe de açlığımı gidereyim. Sahibini bulmalıyız, diyor torbamızdaki güzelliğin.
Sırtlanıyorum beyaz çuvalı, beyaz bir sayfa gibi.. Yükte hafif pahada ağır, diyor Hiçlik… Ey dost, sen de katıl bize! Haydi bulalım bu yükün sahibini birlikte. Varlığın, yolumuza yoldaş yükümüze eş olsun.Gel naz etme de bulalım şu güzelliğin gerçek sahibini!
Duydun mu güzele bakmanın sevap olduğu bir diyar varmış! O diyara varalım ki önce belki buluruz sahibini. Bu güzelliğin sahibi neydi, kimdi, neredeydi, nasıldı, gerçekten var mıydı, yok muydu?.. Sorular bulut misali takip ederken kendilerini, vardılar “bakar” ların diyarına. Hep baktılar ama görmediler sırtlarındaki yükü.O zaman anladılar ki bakan ve gören ayrı iklimlerin insanı. Bir parça güzellik bıraktılar oraya ki ehl-i diyar baktılar, durdular surete ama sireti göremediler.
“Bir dileğim var senden “Hiçlik”. Şu geçen zaman sandalına binelim ki yükümüze eş dost da yorulmasın.” dedi Benlik. Zaman sandalında üç gölge akıyor şimdi geçmişin kıyılarında.Benlik, Hiçlik ve Dost…Arıyorlar güzelliğin sahiplerini. Bir tutam Mevlana’nın tennuresine bırakılırken bir tutam da Derviş Yunus’un sırtındaki doğru odunlarda kalıyor güzellik. Mevlana güzellik aşkına dönüyor, Yunus güzelliğin hatırına yükünü indirmiyor sırtından kırk yıl.
Yusuf, diyorlar güzelliğin gerçek sahibine.Varıyorlar bir kuyuya.Yusuf ses vermeyince güzelliği döküyorlar o kuyuya ki kuyu güzellikle doluyor. Kuyuya kova daldıran, güzelliği buluyor karşısında. Yakub’un gözyaşıyla yıkadığı kanlı gömleğe güzellik yetişiyor. Ak ediyor, pak ediyor, kurutuyor kanlı gömlekteki gözyaşını güzellik. Yakup’ta ve kanlı gömlekte kalıyor kokusu güzelliğin. Züleyha’nın kanayan ellerine de güzellik dokunuyor. Züleyha’nın kalbi de güzelliğe koşuyor nefes nefese.
Zaman sandalında üç gölge akıyor geçmişin kıyılarında. Benlik, Hiçlik ve Dost… Tutam tutam dağıtsalar da güzelliği sahiplerine, bitmiyor torbalarındaki cevher.Yağmura bırakılınca güzellik, toprak haykırıyor rengarenk güzelliği görebilen gözlere.Bir annenin yavrusuna sarılışına, aşına, nazına, gülüşüne; bir erkeğin evine getirdiği ekmeğe, gönlünün sultanına bıraktığı tatlı dile, kıymet bilişine yapışıyor güzellik.O vakit kadın güzel oluyor erkek güzele doyuyor.
Bir yere vardılar ki zaman durdu, elleri titredi, nefesleri kesildi. Bunca yoldaki en muazzam buluşmaydı bu gördükleri. Güzellik öyle bir koştu ki bir Can’a… O Can’ın güzelliğinin yüzü suyu hürmetine kainat var oldu! Kainatın her zerresi o güzele hayran oldu. Zaman sandalında üç gölge bekliyor geçmişin kıyılarında. Benlik, Hiçlik ve Dost…Gözleri bu kucaklaşmanın sevinciyle sırılsıklam oldu. Tüm güzellik kainatı baştan aşağıya yeniden sardı iki cihan güneşinin hatırına. Dağlara, ıssız vadilere, çöllere, denizlere, toprağa ve insana dokundu güzellik.
Zaman sandalında üç gölge, geçmişin kıyılarında vedalaşıyor bahtiyar. Benlik, Hiçlik ve Dost…! Güzellik ne Leyla’da ne Mecnun ‘da ne tende ne söz de imiş… Güzellik kalpteki süveydada parlar imiş. Gözlerde başlasa da güzellik yanılma ey dost! Kalp gözüyle görebilenedir güzellik! Ey dost biliyorum gitmen gerek, farkındayım uzadı bu seferimiz,affet! Ne git diyebiliyorum sana ne de kal! Ama bu yol kavşağında bekleyeceğim seni, başka bir diyara kelimelerin sırtında yolculuk yapmak için, kavlimiz olsun!
Okudukça semada yürüdüğümü, bana sanki benliğimi bulmama yardım eden bir yol arkadaşı oldu bu yazı. Teşekkürler
Asıl ben çok teşekkür ederim,ne mutlu bu kaleme 🌺
O Can’ın güzelliğinin yüzü suyu hürmetine kainat var oldu! Kainatın her zerresi o güzele hayran oldu.
Bu cümle de tüylerim diken diken oldu…❤️
Yazılarınızin devamını hasretle bekliyorum Hayriye hocam 👏
Ne güzel dile getirmişsiniz Hayriye Hocam güzelliği bu kadar güzel cümleler sizin gibi kalbi güzel insanın kaleminden dökülebilirdi yüreğinize sağlık
Estağfurullah kardesim…O güzellik asıl sizin kalbinizde.. Aynaya yansıyan,kağıda dökülen asıl sizin kalbinizden yansıma. Kalem sadece bir ayna … Allah razı olsun hepinizden…🌺
Emeğine sağlık inşallah devamı gelir
Güzel diyarın güzel insanı Özlem kardeşim, Allah razı olsun güzel dilekleriniz için… İnşallah kardeşim inşallah kalem hayra daim akar.. Sevgilerle…
Emeğine sağlık inşallah devamı gelir
İnşallah kardeşim, inşallah… Allah razı olsun güzel dilekleriniz için…