Sessizliğin sesi, dedi bir dost! Söyleyemedikleri derin bir sessizlikti deniz gözlerinde. Sessizliği öyle büyütmüştü ki sonbaharın renkleri arasında saklı yüreğinde. Sahi ya sessizliğin de bir sesi var mıydı? Neredeydi sessizliğin izi? Hiç duydunuz mu sessizliği ya da gördünüz mü? Kalemin keskin ucu, sessizliği kovmak için sayfanın sinesinde cızırtılar bırakıyor tüm sırları toplamak istercesine.
Bir yağmur damlasının tene düşüşü duymak istediği belli ki! Kalemi bıraktım sayfaya kendi sesini bulsun diye. Ben de sessizliğe koştum. Bir ağacın altına varıp soluklandım. Sonbahar rüzgarı indirdi solgun yaprakları önce yüzüme sonra toprağa. Ömrü belki de ömrüme eş sararmış bir yaprağın yere düşüşünü seyrettim. Yüzükoyun dönüp dinledim yaprağın serzenişini ve bir zamanlar bir hayalle tutunduğu dala ağır gelişini.Karıncalar geçti üzerinden gürültülü gürültülü. Bir kuş havalandı çığlıklarla ötelerden, bir sincap düşürdüğü cevizi almak için yere indi. Dere yetişti şen kahkahasıyla, yanımdan akıp gitti öylece… Sevdiğine sözü olan sessiz kalabilir mi ki? Suyun toprağa, rüzgarın ağaca dokunuşu bir mutluğun sesiydi gördüğüm.Yaprağın toprağa düşüşü inanışın ve umudun; kuşun kanatları, sonsuzluğun sesiydi.
Ya insan, insan! Yine nisyan! Sessizliğinin bir adı var mıydı insanoğlunun? Şehrin kalabalığına karıştım, yüreği dilsizleri aradım bir dem. Çokça kadınları gördüm yüreği dilsiz…Kaybolan yılları arasında sessizlikleriyle el ele yürüyorlardı.Yüzlerindeki derin çizgiler sessizlik zindanının duvarına bırakılmış izler gibiydi.Onlarda sessizlik, acı ve kederin adıydı. Dokudukları kilimler, konuşuyordu onlar yerine. Çokça çocukları gördüm gözleri fersiz. Onlar ya yetim ya öksüz! Onlar da sessizlik, hasret ve sevgiydi. Buğulanan pencereye çizdikleri resimler konuşuyordu onlar yerine. Şehrin kalabalığında zor buldum alimin sessizliğini. Kainatın içinde ilmini büyüttükçe nefsini küçültenlerin sessizliğine hayran oldum.Bir zerrenin bir kainatı içine alacağını gördüm aynı bir tohumun koca ağacı içinde sakladığı gibi. Onlar da sessizlik, hayranlık ve aşktı.Ellerinden dökülen eserler konuşuyordu onlar yerine.
Bir sessizlik vardı ki belki de en ağırıydı ömür sokaklarından geçen. Başı önde bir sessizlik…Hesap gününde üstüne yıldırım gibi düşen bir sessizlik.O sessizliğin adı pişmanlık diye çalındı kulağıma ötelerden.
Ey insan, güzel insan! Sessizliğin ciğerparem benim yarem! Susmaz ki bu kalem, belki sayfaya merhem bir dem! Sessizliğe sen edersen sitem, gücenir korkarım bunca varlığın dili. Bir gün inan hepimiz sessizliğe gömüleceğiz ,arşın kulağında bizden kalanlar konuşacak yüzümüze… Arşın kulağında bizden güzellikler kalsın ciğerparem! Güzellikler…