İnsanoğlu doğumundan ölümüne tabi olarak yaşam denen bu serüvende roller üstlenecek; Çocuk olacak, öğrenci olacak, genç olacak, bir meslek sahibi, baba ya da anne olacak lakin bu hayatta ne olursa olsun insanoğlu ölüme kadar var olma mücadelesi içerisinde var olacak. Bu var olma mücadelesi içerisinde herkesin hayatı yaşama biçimleri birbirinden farklı olacaktır. Birileri yetinmeyi bilirken hayatın ona verdikleri ile birileri hep daha fazlasını isteyecek daha da, daha da derken bitecek ömür dediği…
Daha güzeli, en güzeli, en yenisi, mükemmeli, kusursuzu, en özeli, daha çoğu, en çoğu, bir tık ötesi, erişilmezi… Sınırları yoktur isteklerin, bitmez derdi çilesi hayatın. Tüm bu dahalar ile en’lere yetişmeye çalışırken tükenip giden ve geri dönüşü olmayan zamanların pişmanlıkları saracak çürütülüp giden bedenlerde. Çürür mü beden evet çürür yaşarken ölmek dedikleri budur işte. Sen mutlu bir hayat için mücadele ettiğini düşünürken, bir düzeneğin bir dişlisi olmuşsun farkına varmamadan kendinden daha çok sisteme hizmet eder olmuşsun ve daha kötüsü şu ki sağlıklı bir yaşam için çalıştığını düşünürken ihmal ettiğin bedeninde meydana gelen bir rahatsızlıkla tüketirsin tüm mal varlığını. Dünya dedikleri bu işte… Goethe ne diyordu “İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını korumak için paralarını harcarlar.”
Türkiye’nin en zengin iş adamlarından Rahmetli Sakıp SABANCI’NIN oğluna bir ayakkabı alamayacak kadar fakir olduğunu duymuş muydunuz? Otomobil fabrikası vardı ama oğluna bir araba bile hediye edememişti.
Bir dağ başında olanında, dağlar kadar işi olanında muhakkak bir yaşam tercihi var hedeflerine ulaşmak için. Önemli olan hedeflere varmak mıdır? Yoksa ulaşılabilir hedefler koymak mıdır? Aslolan şudur ki: İnsan öncelikle mutlu olacak, daha fazlasından ziyade huzurlu olacak, teslim olacak, teslimiyeti olacak. Aksi takdirde farkına varmadan ömür geçip giderken hırslarının kurbanı ve ziyanda olacaktır.
Yüce yaratanımız Allah (cc) Kuran-ı Kerimin Asr süresinde nasıl anlatıyor ziyanda olacağımızı Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).
Evet, genç kardeşlerim önümüzde böylesine kusursuz bir rehber olan hak din kitabımız bize sabrı tavsiye ediyor ve hırslarımızın önüne geçmenin teslimiyetten geçtiğini gösteriyorsa kulak verelim ve de dikkate alalım. Çünkü kaybettirir hırslar insana. Hırsımın kurbanı oldum diyecek pişmanlıklarını sıralayacak o kadar çok insan vardır ki aramanıza gerek yoktur başka yerlerde aramaya, yanı başınızda duranlara bir sorun herkesin hırsına yenik düşmüşlüğü vardır ben daha görmedim hırslarının kurbanı olup ta yenik düşmeyeni.
Daha fazlasıyla değil de elinde ki ile mutlu olmak ulaşılabilirdir. Zahmet gerektirmez. Şükrü arttırır mesela yetinmek. Farkında olmayı, mutlu olmayı öğretir yetinmek. Bekir DEVELİ bir sohbetinde şöyle diyordu: “Adama nasılsın? Diye soruyorsun Cevap: Memnuniyetsiz bir şekilde rutin diyor. Sabah kalkıyoruz, kahvaltı, okul, ders sonra ev, yemek… Böyle geçiyor diyor. Oysa rutin rahmettir diyor, rutin şükredilecek bir şeydir diyor. Develi ve devam ediyor anlatmaya Allah o rutinini bir bozar senin o evle okul arasına bir hastane, o işinle evin arasına bir mahkeme koyar. Allah muhafaza o evinle işin arasına bir mezarlık koyar her gün uğramadan uyuyamayacağın ve rutinin bir bozulur ama artık iş işten geçmiş olur.” Yani teslim olmak bunu gerektirir şükretmeyi, şükrederek mutlu olmayı…
Tüm bu yazdıklarımızdan mücadele etmemek, gayret göstermemek, başaramadığın için denemekten vazgeçerek pes etmek gibi anlamlar çıkmaz. Müslüman elbette ilmi, bilimi daha ileri götürmek, keşfetmek için her daim harekette olacak ama kişisel hırslarını bir tarafa bırakarak devam edecek yola, çünkü başarmak hırslarımızdan başka bir şeydir…
Yalan dünyanın daha iyi evi değildir cennette bahçen, daha lüksü ve hızlı olan araban ile geçmeyeceksin sırat köprüsünden, en üst mevkilerin patronlarına localar ayrılmayacak gerçek âlemde… Seni üstün kılacak olan attığın taklalar değil takvan olacak hak karşısında… Yani yenilme hırslarına, bir tebessüm bırak teslimiyete eren simanla Âlemlerin Rabbi olan ALLAH’A