Hiç mi yok bizden sana hatır, ey Hızır! Neredesin? Bu yazmak, olmuş ruhuma muhasır. Ben hangi çağa muasır söyle bana ey Hızır! Ben neyim, anlat bana! Kalem, Hak mürekkebiyle dolduğunu ediyor ima! Öyleyse ruhuma bir ışık olsa ya! Olsam ben de o sır ile ihya. Verse ebedi cennetin tohumlarını avuçlarıma.
Yürüse ayaklarım o aşkın yangınına.Eksik harflerden müteşekkilbir ad kalsa ardımda. Yok Hızır, yok! Bu kalem de yalan. Bak, dönüp duruyor başımda yine turnalar. Kulağımda kurşun kadar ağır çığlıklar… Ben neyim, bari sen anlat bana Hızır!Olma bana ne olur sağır! Her saniyem sanki bin asır. Gel seninle “benler” sokağında dolaşalım ağır ağır… Ben, dikiş tutmayan yaralar sokağında oturuyorum işte Hızır. Gecelerimi takvime sarıyorum ama inceldiği yerden kopmuyor; uyku ise teli kırık bir saz gözlerimde. Ucuz yaşıyorum bu sokaklarda ve unutuyorum bakmayı aynalara.
Ben, ateşin etrafını sarmış pervane; hiçliğin küflü duvarlarında gezinen bir gölge… Kirpik uçlarımdan yaşlar, bir yıldız gibi damlar.İçtiğim sadece hiçlik kadehinden keder ve hiç etmem tek damlasını heder. Tanımıyorum kendimi Hızır. Ben sarhoşum, hamuşum…Ben neyim, anlat bana!
Ben, yarin dilinden dökülecek bir merhabanın bekçisi… Ben, dünya aldanışlarını bir tövbe değirmeninde öğüten nadan; aşkın narıyla kıvrılan ıslak mühürlü beyan… Hasret, bir zehir gibi dolaşıyor damarlarımda. Gözyaşı sızıyor duvarlarımda. İşte bu kavgaların yaşadığı sokakta oturuyorum ben Hızır!
Ben beklediğim kapılarda öldüm, zulme vuruldum.Bir şiir şairini inletir mihiç ey Hızır? Unuturum ki ben incinmeleri, üzülmeleri; etmem hiç kahır! Kör olsun kelimeler, ben yurt aramıyorum ki! Ne ad ne san! Benim susuzluğum “Bir” olana!Bir tespihe dizilen esmanın aşkıyla ey Hızır, benim yurdum bir musalla! Beni arama boşuna bu sokakta artık… Tüm benleri bensiz koydum ben.Ölümü aldım koynuma, aşkı bıraktım rüzgârına. Öyle bir sancı sol yanımda, boyuna…Olamadım belki Hüma, varamadım belki Kaf Dağı’na.Bir gülün kıvrımlarında soldum belki.Ülkem düştü, benliğim sürüldüama sen yetişmedin Hızır!
Kalemin köpüren mürekkebi çöktü işte damarlarıma. Her saniye ben öldüm, sen seyrettin Hızır!Bari kıblegâhımı fısıldasaydın ya kulağıma!Kalem bağladıüç arşın bezimi, koydu beni ağaçtan oyma beyaz bir tabut içine. Bir damla su yetiştirseydin ya Hızır! Şimdi ben bir mülteci kendi rüyamda… Her şafak vaktinde rahvan atlar gibi geziniyorum kendi sevdamın dağlarında. Bekleme beni artık Hızır, bekleme!